Geçen sene Aladağlar Sky Trail
için kayıtların açıldığını görünce hiç düşünmeden hemen kayıt olmuştum. Daha
sonraki süreçte ise TDS koşacağım, iki yarışın tarihinin çok yakın olması ve
Aladağların zorlu coğrafyası ile ilgili yazılar okuyunca riske girmek istememiş
ve kaydımı sildirmiştim. Bu sene herhangi bir engelim olmadığı için kaçırmak
istemiyordum.
Kayıtlar açılır açılmaz hemen
başvurdum. Bu sene yarışa katılabilmek için bir takım ön koşullar getirdiler.
Özetle yarışın üstesinden gelebileceğinizi geçmiş tecrübelerinizle ispat
etmeniz isteniyordu. Önümüzdeki senelerde UTMB gibi bir puanlama sistemi
gelirse şaşırmam açıkcası :)
İznik
ve Tahtalı yarışları sonrası muhtemelen yeteri kadar dinlenmediğim için ciddi
bir şekilde sakatlandım. Aydos’ta arkadaşlarla koşarken iki kalçamında
yanlarında yanma şeklinde bir ağrı başladı. Acı o kadar dayanılmazdıki koşuyu
kesmek zorunda kaldım. Acı eşiğim bir hayli yüksek aslında, o yüzden oldukça da
şaşırdım bu duruma. İlk bir iki gün yürümekte dahi zorlandım. Hatta yürüyüş
şeklim bile değişti :) Biraz dinleneyim, nasıl olsa ramazan geliyor zaten
oruç yüzünden idman sayısı ve yoğunluğu düşecek o ara iyileşir diye düşündüm.
Ağrılar geçmeyince doktora gittim. Önce bursit olduğunu düşündük ve 15 gün
boyunca hiç bir şey yapmadım. Ağrılarım azaldı ama geçmedi hatta belim de
ağrımaya başladı. Gerçi bu bel ağrısı uzun zamandır dönem dönem ortaya
çıkıyordu. Belim için MR çektirdim. MR sonucunda geçmişte yaşadığım bir travma
yüzünden –ya motorsiklet ya da kayak kazası- son omurumda bir kırık ve belimde
kayma olduğu ortaya çıktı. Doktor herhangi bir müdahale yapmayalım, sen koşmana
devam et, koşu bunu daha kötüye götürmez, hatta koşuya başlamayıp kilo vermemiş
ve kaslarını güçlendirmemiş olsan şimdi ciddi
bir problemin olurdu dedi :) Bu
beni çok rahatlattı ama kalçalarımın yanlarındaki ağrı hala geçmemişti. Bunun
üzerine bir fizyoterapiste yönlendirdi beni. Detaylı bir muayene sonucunda
sorun IT Band çıktı. Ben IT Band problemi sadece dizde olur sanıyordum ama
kalçadaki başlangıç noktasında da aynı problem ortaya çıkabiliyormuş.
Tedavi
ise dinlenme, buz, esnetme ve güçlendirme çalışmaları. Elimden geldiği kadar
uyguladım bu tedavi yöntemini. Biraz olsun form tutabilmek için her fırsatta
yüzmeye çalıştım. Erciyes Ultra benim
için hayal olmuştu ama Aladağları koşmak istiyordum. Aladağlara iki hafta kala
yavaş yavaş jog atmaya başladım. Pek bir ağrı, sızı olmadığı için Aladağlardan
önceki haftasonu Cumartesi ve Pazar günü Aydos’ta 14 ve 24K’lık iki idman
yaptım. 24K’lık idmanda performans olarak çok zorlandım. Pek bir ağrım yoktu
ama gözüm korkmuştu açıkcası.
Haftalar sonra Aydos Zirve :) |
Yarış için Cuma sabahı yola
çıkacaktık. Salı ve Çarşamba günleri de yavaş tempo İTÜ’nün atletizm pistinde
iki koşu yaptım. Bu koşular sonrasında ise gene iki yanımda hafif yanmalar
başladı. Fakat kararım kesindi: Koşuya başlıyıcam, mümkün olduğu kadar temkinli
gidicem, koşamayacak duruma gelirsem de yarışı bırakacaktım. Tek amacım
cutoff’lara yakalanmadan ve sakatlığımı nüksettirmeden yarışı tamamlamaktı. Çok
mantıklı gelmeyebilir ama ikinci bir Erciyes vakası yaşamak istemiyordum.
Sakatlık sonrası çok ısrarcı olmamak lazım ama sadece yatarak da sakatlık
iyileşmiyor :)
Uçağımız sabah 6:15’de idi.
Sorunsuz bir şekilde Kayseri’ye indik, arabamızı kiraladık ve Demirkazık köyüne
doğru yola çıktık. Yaklaşık 1.5 saatlik bir yolculuk sonrası Demirkazık’a
ulaştık. Dağ evi 1600mt’lerdeydi ve bütün organizasyon bu dağ evinin etrafında
şekillendirilmişti. Geldiğimizde çadır alanı nerdeyse dolmuştu. Biz dağ evinde
kalacaktık. Odamıza yerleşip biraz dinlendik ve sonra kayıt ve malzeme
kontrolüne gittik. Geçen seneki raporlarda malzeme kontrolünün ne kadar ciddi
yapıldığını okumuştum. Gerçekten bir hayli ciddiydiler bu konuda. Bence olması
gerekende bu. Gene geçen seneki raporlara göre bu konu yüzünden bir hayli
tartışma olmuştu. Aynısı gene tekrarlandı. Çok gereksiz. Arkadaş aylar önce
açıklanmış liste, neyi uzatıyorsun? Herşey öncelikle senin güvenliğin ve
sağlığın için. Yaptığın/yaptığımız çok ciddi sonuçlar doğurabilecek bir iş,
bunun farkında olup ona göre davranmak gerekir. Aydos koşu gurubumuzdan
Tanzer’de yağmurluğu uygun olmadığı için kontrolleri geçemedi ve gidip sıfır
bir Raidlight yağmurluk aldı. Bu vesile ile –eğer bir şekilde yırtmazsa- çok
uzun yıllar kullanabileceği süper bir ekipman sahibi oldu. Güle güle kullan
Tanzer :)
Tanzer Yeni Cicisiyle :) |
Malzeme kontrolü sonrası
Demirkazık’a çıkarken gördüğümüz Alabalık tesisine öğlen yemeğine gittik.
Ardından teknik toplantıya kadar dinlenme ve yayma moduna geçtik.
Elma Ağaçları Arasında Çok Güzel Bir Tesis |
Yarışın büyük bir çoğunluğu
3000mt’nin üzerinde geçecekti ve 3500mt üzerinde 3 zirveye çıkacaktık. Açıkcası
irtifanın beni nasıl etkileyeceğini merak ediyor, biraz da korkuyordum. Daha
önce gelip aklimatizasyon yapmak isterdim ama bizim gibi 8-5 çalışan adamlar
için izin almak pek öyle kolay olmuyor. Bekleyip görmekten başka yapacak bir
şey yoktu :)
En Büyük Destekçim Eşim Her Zaman Yanımda :) |
Yarıştan kısa bir süre önce
Cutoff süreleri değiştirilmişti. İlk istasyon olan Çelikbuyduran’ın cutoff
süresi 5 saatten 3,5 saate indirilmişti. Geçen seneki istatistiklere göre
burayı 3,5 saatin üstünde geçenlerin çok büyük bölümü yarışın ilerleyen
safhalarında cutoff’a takılmıştı. Bunun önüne geçmek için böyle bir karar
alınmış. Yarışın sitesindeki bilgilere göre Çelikbuyduran istasyonu yarışın 12,4.
km’sinde ve bu istasyona kadar 1890mt yükseklik kazanımı var. Oldukça zor.
Açıkcası doğru dürüst bir idmanım olmadığı için biraz korkmaya başladım. Yarışa
bu sene eklenen 3. Zirveden de bahsedildi ama anlatılanlar bence o sektörün
zorluğunu yansıtmaktan uzaktı. Ya da ben anlayamadım. Yaşayıp öğrenecektik.
Cumartesi sabahı 03:00’de
kalktım. Kahvaltımı yapıp son hazırlıkları tamamladıktan sonra 4:30 gibi start
alanına indim. Burada bir kez daha malzeme kontrolü yapıldı. Bence bu kontrol
gereksiz. Ciddi bir yığılma oldu ve yarışçılar ister istemez gerildi. Yarış
içinde istasyonlardan birinde rastgele malzeme kontrolü yapılsa daha iyi olur.
Tabii bu kontrol o istasyona gelen herkese mutlaka yapılmalı.
Start Öncesi Malzeme Kontrolü |
Yarış öncesi Natalie ile fotoğraf
çektirme şansımız oldu. Böyle önemli bir koşucunun gelmesi ve birlikte start
almak müthiş bir şey. Başka bir spor dalında böyle bir şansınız olamaz :)
Startla birlikte ön gurup fırladı
gitti. Benim zaten yetersiz olan gücümü mümkün olduğu kadar tüm yarışa yaymam
gerekiyordu. O yüzden temkinli bir şekilde başladım. Startla birlikte traktör yolundan
tırmanmaya başlıyorsunuz. İlk 1K yavaş tempo koştum, sonra yürü/koş yapmaya
başladım. Göreceli düz yerlerde koşmaya çalışıyordum. Bir süre sonra traktör
yolundan ayrılıp dar bir patikaya girdik. Burada eğim hala pek fazla değildi.
Sokullupınar kontrol noktasından sonra işler değişti :) Büyük taşlardan oluşan
gevşek, çarşak bir zemin başladı ve eğim arttı. Tam da burada önümde giden
Elena’yı yakalayıp geçtim. Kendimce güzel bir ritm tutturup tırmanmaya
başladım. Bu tırmanışta bir kaç kişiyi daha geçtim. Geçen senin raporlarından
okuduğum meşhur Kapı’dan geçtim. Gerçekten Kapı gibi :) Saatime baktığımda 12.5K
olmuştu ama Çelikbuyduran CP görünürde yoktu. Bir süre sonra bir drone sesi
duyunca CP’nin yakında olduğunu anladım. Çok geçmeden Çelikbuyduran CP’ye
ulaştım. 2:33:38’de ulaşmışım buraya. Korktuğum başıma gelmemişti. Cutoff’dan
yaklaşık 1 saat önce gelmiştim ve açıkcası moralim yükselmişti. Fazla
oyalanmadan Emler Zirve’ye doğru tırmanmaya devam ettim. Yarış boyunca CP’lerde
mümkün olduğu kadar az oyalanmaya çalıştım. Genelde suyumu doldurup bir iki bir
şey atıştırıp, bir bardak kola içip devam ettim.
3000mt’yi geçmiştim ve yükselmeye
devam ediyordum. Başağrısı vb. herhangi bir sıkıntım yoktu. Emler Zirveye
yaklaşırken Fırat Kara’yı yakaladım. Ard arda zirveye çıktık. Burası benim
şimdiye kadar çıktığım en yüksek nokta. Buradaki arkadaşlardan fotoğraf
çekmelerini istedim, ben de bir iki foto çektim. Bu arada Fırat uçmuş gitmişti :)
Emler Zirve |
Emler Zirve'den Manzara |
İniş Başlasın. Foto:Ramazan Bozkurt |
Emler Zirve’den Direktaş’a doğru
çarşak zeminde kayak yapar gibi inmeye başladım. Çok eğlenceliydi açıkcası. Bu
zemine alışkın dağcılar gerçekten çok hızlı iniyorlar :)
Direktaş’a geldiğimde hala
kendimi iyi hissediyordum. Biraz soluklanıp gerekli takviyeleri yaptıktan sonra
MTA zirveye çıkmak için ayrıldım. Gene geçen seneki raporlara göre mental
olarak bir hayli zorlayıcı bir çıkış beni bekliyordu. Gerçekten yazıldığı gibi
katırların açtığı patikada zigzag çizip duruyorsun ama bir türlü zirve gelmiyor :) Yukarı bakmanın bir
faydası yok. Kafamı eğdim bakışlarımı düşürdüm ve sadece tırmanmaya devam
ettim.
Sonunda
bir gönüllünün olduğu zirveye geldim. Dedim zirve burası mı? “Yok, çok az
kaldı” diyip kümbet vari bir tepeyi gösterdi. Zirveye hafif eğimle çok az bir
yolum kalmıştı. 2. Zirve’de bitti derken birden başım dönmeye başladı. Başım
döne döne yavaş yavaş yürüyerek zirveye çıktım. Emler zirvede olmayan MTA
zirvede başıma geldi. Burada biraz soluklandım. Soner bana inişi anlattı ve
dikkatli olmam gerektiğini söyledi. Gene geçen seneki raporlardan buradan
inişin zorlu ve tehlikeli olduğunu biliyordum. Zorlu, tehlikeli ama çok güzel
bir iniş sonrası Maden Yayla’ya doğru devam ettim. Arada bir noktada Derya
Duman vardı, poz verdim fotoğrafımı çekti :)
Bu noktadan sonra işler benim
için değişmeye başladı. İdmansızlık ve dolayısıyla güçsüzlük artık kendini
belli etmeye başlamıştı. Zorlanmaya başladım. Bacaklarım ufak ufak koşmaya
isyan etmeye başladı. Midem de kötü olmaya başladı, ilginç bir şekilde üşümeye
başladım.
Maden Yayla istasyonuna
geldiğimde üşümem artmıştı ve sıcak bir şeyler içmek istiyordum. Burada bir çay
içtim, çok iyi geldi. Ben çay içerken Elena geldi istasyona. Benden hemen önce
ayrıldı istasyondan. Ben de arkasından takip etmeye başladım. Elena çok güçlü
bir şekilde gidiyordu, benim bacaklar ise artık gitmiyordu. Dolayısıyla
aramızdaki fark açılmaya başladı. Karagöl’e geldiğimizde kendimi çok iyi
hissetmiyordum. Bacaklarım yanıyordu ve enerjim kalmamıştı. Bir jel yedim. Bu
noktadan sonra parkurun yeni eklenen bölümüne giriyorduk. Önce geniş bir
patikadan tırmandık sonra büyük kayaların arasından seke seke geçip yarış
sonunda herkesin konuştuğu meşhur çarşak tırmanışa ve yarışın en zor bölümüne
geldik. Bu arada Elena’ya yetişmiştim.
Midem
daha da kötü olmuş beni zorlamaya başlamıştı. Kendi kendime söylenerek
tırmanmaya çalıştım. Fakat tırmanmak ne mümkün. İki baton ve ayaklarım çarşak
zemine gömülmüş olmasına rağmen aşağı doğru kayıyordum. Görevli arkadaş kaya
duvara yakın çıkmaya çalışın diye uyarıyordu. Bence özellikle bu ilk kısımda
yukarıdan aşağıya doğru bir ip çekilmesi gerekiyordu. Gerçekten çok riskliydi
bu bölge. Bir hayli söylendim burada. Yarış sonrasında düşündüğümde aslında
burada bir hata yaptığımı anladım. Burayı batonlarla çıkmaya çalışmak çok
anlamsızdı. Batonları hemen katlayıp asmalı ve iki elimi kullanarak
çıkmalıydım. Bu şekilde çok daha az efor harcayarak kolayca çıkabilirdim.
Aslında benzer durumları 2015 senesinde katıldığım TDS yarışında da
deneyimlemiştim. Baton çok faydalı ama bu gibi durumlarda size aslında ayak
bağı oluyor. İki elinizi kullanarak daha kolay ve hızlı hareket
edebiliyorsunuz. TDS’den sonra batonlarla sırt çantamın uyumlu olması ve çok
kolayca çantaya asıp iki elimi serbestçe kullanabilmem gerektiğine karar
vermiştim. Uzun mesafeli ultralarda koşulabilecek yerlerde batonu elde
taşımakta bir süre sonra sinir bozucu olabiliyor. Bu amaçla biraz araştırma ve
bütçede yer açma çalışmalarından sonra aşağıdaki batonları ve bele asma
aparatını aldım.
Batonları kolayca asıp devam
edebilirdim ama muhtemelen beynime yeterli oksijen gitmediği için ancak yarış
sonrası aklıma geldi. Neyse, her yarış ayrı bir tecrübe değil mi zaten? :)
İlk çarşak bölümü geçtikten sonra bu sefer kafam
büyüklüğünde kenarları bir hayli keskin kayaların olduğu bir bölümü geçtik.
Burada kayalar tozluğumu kesti :) Daha
sonra büyük kayaların olduğu kısa bir tırmanış yaptım ve en dik olan son bölüme ulaştım. İlk çarşak
bölümde bacaklarımda kalan bütün gücü harcamıştım. İlerleyemiyor, nefesimi bir
türlü düzenleyemiyordum. Bu bölümde sanırım en az beş defa mola verdim. Sonunda
zirveye çıktığımda tam anlamıyla tükenmiştim. Bir yarışa yeteri kadar
hazırlanmazsam başıma neler geleceğini uygulamalı olarak yaşıyordum. Midem
iyice kötüleşmişti. Zirve sonrası çarşak zeminden aşağı kolayca indim. Demirkazık
kuzey yüzü tüm güzelliğiyle tam karşımdaydı.
DemirKazık Kuzey Yüzü |
Burada eğim ve zemin koşmaya müsaitti ama ben hiç bir şekilde koşamıyordum. Koşmaya çabaladıkça midem ağzıma
geliyordu. Kusmak istemiyordum. Sevmiyorum kusmayı. Şimdiye kadar bir kere
Antalya Maratonu sonrası kusmuştum. Bu derece mide problemi ilk defa başıma
geliyordu. Son yediğim Deniz Tuzlu&Çikolatalı jel mi yoksa yükseklik mi
esas nedendi bilemiyorum açıkcası. Tekepınarına doğru dik ve sert bir yokuştan
aşağı indim ve Cimbar vadisine ulaştım. Sol tozluğum koptuğu için ayakkabımın
içine taşlar giremeye başlamıştı. Tozluksuz bu parkurda koşulmaz :) Koşamadığım için hızlı
tempo yürümeye çalışıyordum. Bu arada iki, üç kişi geçti gitti.
Sonunda Tekepınarına ulaştım.
Sevgili Mustafa Üçbilek karşıladı beni. Son istasyon olmasına rağmen yarış
sonrası baktığımda en çok süreyi bu istasyonda harcamışım. Bir hayli yedim, çay
içtim ve ayrıldım. Dün akşamki teknik toplantıdan beri herkes Tekepınarından
sonra traktör yolu var kolayca yokuş aşağı koşacaksınız diyordu ama istasyon
sonrası kısa, dik bir çıkış bizi bekliyordu. Bundan sonra da traktör yolu yoktu
yerine güzel single track bir patika vardı. Sadece finish öncesi son kontrol
noktasına gelirken yaklaşık 1K’lık bir traktör yolu vardı. Tekepınarındaki yeme
içme sonrası midem daha iyi durumdaydı ve yavaş yavaş koşabilmeye başlamıştım.
Cutoff’a kalmayacağım garanti olduğu için mutlu mesut manzaraya bakarak indim,
indim ve gene indim :) Her iki kalçamda da hala bir problem yoktu. Bu durum keyfimi ve mutluluğumu
daha da arttırıyordu.
Dağevi görünmüştü artık. Açık
arazide işaretleri takip ederek başlangıçta kullandığımız traktör yoluna çıktım.
Hayriye biraz aşağıda düdük çalarak beni bekliyordu. Köyün çocukları da gelmiş
bana doğru bağıra çağıra koşuyorlardı. Elele tutuşarak son metreleri birlikte koştuk
ve bu zorlu yarış kendi adıma gayet başarılı bir şekilde bitmiş oldu.
Adaşım Mehmet ile Finish Hatırası :) |
Koştum Hak Ettim :) |
Böyle zorlu bir coğrafyada bu
ölçekte bir yarış düzenlemek gerçekten cesaret gerektiren bir iş. Fakat bütün
ekip çok başarılı bir çıkardı diyebilirim. Bu kadar çok gönüllüyü bir araya
getirmek müthiş bir iş. Her bir gönüllüye ayrı ayrı teşekkür etmek gerekir.
CP’ler arasındaki kontrol noktaları çok iyiydi. Her noktadan geçişte oradaki
gönüllü bir sonraki kontrol noktasına sizin geldiğinizi söylüyordu. Güvenlik
adına iyi düşünülmüş bir detay. En büyük eleştiri son eklenen zirve çıkışı için
yapılabilir. Oraya seneye mutlaka ekstra güvenlik önlemi alınmalı ve ip
çekilmeli. Organizasyonda emeği geçen herkese tekrar teşekkürler.
Koşunun Strava ve Garmin Connect Linklerini aşağıda bulabilirsiniz:
https://www.strava.com/activities/675192034
https://connect.garmin.com/modern/activity/1302612462
Koşunun Strava ve Garmin Connect Linklerini aşağıda bulabilirsiniz:
https://www.strava.com/activities/675192034
https://connect.garmin.com/modern/activity/1302612462
Eğer şartlar uygun olursa seneye
gene katılmak isterim bu zorlu maceraya :)
Kullandığım malzemeler:
- · Salomon Exo Wings Short
- · Salomon Fast Wing Tshirt
- · Nike Pro içlik
- · Salomon Exo Calf
- · Raidlight Şapka
- · Buff
- · Salomon Fellraiser ayakkabı
- · Salomon Advanced Skin 14+3 Çanta
- · Garmin Fenix3
- · Black Diamond Ultra Distance Baton
Eline sağlık Mali, bir çırpıda okudum.
ReplyDeletemerhabalar bel asma aparatını nereden aldınız acaba :) tebrik ederim tekrardan
ReplyDelete