Geçen
sene ilk kez düzenlendiği zaman bu yarışa katılmak istemiştim fakat bir türlü
mümkün olmamıştı. Olimpos ve Çıralı bölgesine daha önce bir çok kez gitmiştim.
Tahtalı dağı sahilden hep muhteşem görünmüştü gözüme. Geçen sene Antalya
maratonu sonrası teleferikle zirveye çıkmıştık ve manzara beni büyülemişti.
Evet itiraf edeyim bir taraftan da ürkütmüştü :) Bu seneki yarışa katılmam da iş, güç, izin
problemleri yüzünden pek mümkün görünmüyordu. Bende bu yüzden herhangi bir
hazırlık yapmadım. Fakat her şey yolunda gidip izin durumunu da ayarlayınca
hemen kaydımı yaptırdım. Geç kaldığım için uçak biletlerinin fiyatları uçmuştu.
O yüzden dönüşte sıkıntı yaşamayı göze alarak araba ile gitmeye karar verdik.
Yarış ve parkur her yönüyle özel
ve ilkleri barındırıyor. Bu kadar kısa mesafede bu kadar yükseklik kazancının
olduğu başka bir yarış yok henüz ülkemizde. Bu sene Türkiye’deki ilk Vertical K
yarışıda organizasyon kapsamına alınmıştı. İlk başta VK yarışına da katılmayı
düşündüm ama sonra her ikisi birden zor olur diye vazgeçtim. Geçen seneki yarış
raporlarını okudum. Herkes ikinci kontrol noktasından sonraki son 8K’lık
bölümün ne kadar zor olduğundan bahsediyordu. Bu 8K’nın ilk 20K süremize
eşdeğer olacağını düşünmemiz gerektiği
yönünde tavsiyeler yapıyorlardı. Yani ilk 20K’yı 3 saatte geçersek
yarışı da yaklaşık 6 saatte tamamlayabilecektik. Bunu düşünmek bile sırıtmama
sebeb oluyordu :)
Perşembe sabahı erkenden yola
çıktık. Kemerdeki yol çalışması dışında herhangi bir sıkıntı yaşamadan Çıralı’ya
öğle saatlerinde ulaştık. Otelimize yerleşip kendimizi sahile attık. Akşam
kayıt alanına gittik. Herkes ertesi gün yapılacak olan VK yarışının teknik
toplantısına ve makarna partisine katılmaya gittiğinden tezgahı toplamak
üzereydiler, son anda numaramızı alıp kayıt işlerini tamamladık.
Ayşe Zübeyde'nin Yeni Arkadaşı |
Numaramızı Aldık |
Ertesi gün sabah Hayriye ile
sahilde kısa bir jog attık ve bütün günü
sahilde aylaklık edip denize girerek geçirdik. Bu arada VK yarışı
yapıldı ve birinci Mahmut Yavuz oldu. Katılan arkadaşların hepsini tebrik ederim.
Öncü oldular :)
İstikamet Deniz |
Sahil Keyfi |
Babalık Zor iş :) |
Akşam teknik toplantı ve makarna
partisine katıldık. Salata ve yoğurduyla birlikte makarna çok başarılı idi.
Katılımcı sayısı arttıkça zorlaşıyor mu bilemiyorum ama bir çok yarışta bu
kadar bol ve güzel olmuyor makarna. Arkadaşlarla sohbet muhabbet sonrası teknik
toplantı başladı. Teknik toplantının da çok başarılı olduğunu söylemeliyim. Bir
önceki sene yaşanan problemlere dikkat çekerek güzel bir sunum yaptı Polat Dede. Özellikle
geçen sene kaybolunan kritik noktaları ve zaman limitine takılma olasılıklarını
detaylı anlattı. He ben gene kayboldum ama o ayrı bir konu :)
İki Tabak mı o? :) |
Maksat Muhabbet |
Ferah Ferah Toplantı |
Toplantı sonrası Çıralı’da biraz
dolaşıp çay faslı yaptıktan sonra otelimize dönüp yarış eşyalarımı, çantamı ve
dropbagimi hazırladım ve erkenden yattım. Start noktası otelimizden sadece bir
kaç yüz metre ötedeydi. Sabah 5 civarı kalkıp çabucak kahvaltımı yaptım
ardından Hayriye ile start noktasına gittik. Isınmak için ufak koşular yaptım,
arkadaşlarla muhabbet ettik, bol bol fotoğraf çektirdik. Bu yarış öncesi
muhabbetlerin tadı da bir başka oluyor. Uyarı ile birlikte start çizgisinin
arkasına geçtik ve geri sayım arkasından uzun zamandır beni heyecanlandıran
yarış başladı.
Geçen seneki sürelere bakarak
5:30 - 6:00 arası bir sürede bitirebilirsem iyi olur 5 saatin altına inebilirsem
süper olur diye düşünüyordum. Startla birlikte bir arkadaş deli gibi ileri
fırladı ve koşmaya başladı. Biz onun arkasında 8,10 kişilik bir gurup olduk.
4:30 – 5:00 pace arası bir tempo ile koşuyorduk. Aslında benim için hızlı bir
tempoydu ama zaten 4K sürecekti. Bir daha bu tempo ile koşma şansım olmadığı
için ben de hızımı düşürmedim ve grupla birlikte kaldım.
Bir çırpıda yarışın tek, düz
sektörünü bitirdik ve Yanartaşın meşhur basamaklarına geldik. Burada Mahmut,
Ufuk ve Soner öne fırladılar. Ben tempomu düşürdüm ve yavaş yavaş geride
kalmaya başladım. Önce ilk yanartaşı ardından ikinci yanartaşı geçtik. Evet
aslında iki tane yanartaş varmış. Ben de bilmiyordum. Bu da bu koşunun yeni bir
güzelliği oldu benim için. Bu koşuya katılmasam böyle bir yerin varlığından hiç
haberdar olmayacaktım muhtemelen :) Bu noktaya kadar yarışın ilk üçü hep görüş alanımdaydı. İnişe başlarken bir
tuvalet molası verdim ardından bir daha onları finish noktasına kadar görmedim :)
Yanartaş |
İkinci Yanartaş’tan sonra yarışın
tek iniş içeren sektörü başlıyor. Hayli tehlikeli geçişler içeren bu sektörü bir
hayli hızlı indim. Dar patika, sağ tarafınız uçurum. İnişten sonra ilk
kaybolmamı yaşadım. Neyseki kısa sürede fark edip hemen geri döndüm. Artık
etrafımda arkadan gelip yetişen başka koşucular da vardı. Koş yürü şeklinde
rahat bir tempo ile ilk kontrol noktası olan Ulupınar’a ulaştım. Biraz su içip
hemen devam ettim. Ulupınar sonrası eğim artmaya başladı fakat orman içinden
geçen patika harikaydı. Parkurun büyük çoğunluğu aslında Likya yolunu takip
ediyor. Bu yüzden hem organizasyonun astığı işaretleme şeritlerine hem de Likya
Yolunun kayalar üzerindeki işaretlerine dikkat etmeniz gerekli. Yoksa kaybolma
ihtimaliniz yüksek. Daha önce tecrübem olmadığı için bu işaretleri takip
etmekte bir hayli zorlandım açıkcası. Tabii doğal olarak yarıştaki en ciddi
kaybolmayı yaşadım. Geniş bir patikada hafif eğim aşağı doğru hızla koşarken
birden etrafta hiç işaret olmadığını fark ettim. Daha önceki yarışlardan farklı
olarak bu sefer müzik dinlememeyi tercih etmiştim halbuki! Arkamdan John Young geliyordu. Önce onu beklemeye karar verdim. Kısa bir süre sonra John göründü.
Dedim işaret var mı yukarda? O da ben söyleyince işaret olmadığının farkına
vardı. Yakınlarda bir ev vardı seslendik ama kimse çıkmadı. Sonra saatim
Fenix’in özelliği aklıma geldi. Ben rotayı saatime yüklemiştim ama aktiviteyi
başlatırken rotayı takip et dememiştim. Fenix’de mevcut aktiviteyi durdurmadan
yüklediğiniz rotayı açıp bulunduğunuz konumla kıyaslamasını yapabiliyorsunuz. E bakınca kabak gibi
gördük rotadan saptığımız noktayı. Sonra geri yukarı kaçırdığımız sapağa doğru
koşmaya başladık. Bu arada yukardan 3,4 koşucunun daha geldiğini gördük. Onları
da uyarıp geri döndürdük. Yalnız içlerinden biri hem bizle koşuyor bir
taraftanda “yaa yok aslında doğru rotadaydık, niye geri dönüyoruz” diye
söyleniyordu. Ben zaten sinirliydim. “Arkadaş nerden istiyorsan oradan git”
diye patladım. Sonunda sapağı bulduk. Rota ağaçların arasına orman içine doğru
devam ediyordu. Parkur bu noktada daha da zorlaştı. Yorulmaya başlamışken
ikinci kontrol noktası Beycike ulaştım.
Beycik'e Doğru |
İstasyonda
muz, kek yedim, kola içtim. Bu noktadan sonra son su kaynağı olarak bir çeşme
daha vardı ama ben suyumu tepeleme doldurdum ve istasyondan ayrıldım. Bu son
istasyondan sonra eğim iyice artmaya başladı. İstasyondan ayrıldıktan kısa bir
süre sonra bir ilki yaşadım. Şimdiye kadar hiç bir yarışta kramp sorunu yaşamamıştım.
İlk defa bu yarışda sol hamstringimde şiddetli bir kramp yaşadım. Şaşırdım
önce. Esneme yaptım, masaj yaptım ve yavaş yavaş devam ettim. Bacağım biraz
rahatladı ama bitene kadar hafif bir acı ve sızı peşimi bırakmadı. Parkur beni
büyülemeye devam ediyordu.
Son Su Kaynağını Geçtik |
Bir süre sonra ağaç sınır
bölgesini geçtim külah denilen kayalık bölüme ulaştım. Burada artık tek bir
patika var sizi direkt zirveye götürüyor. Zemin gevşek, geçen sene kar varken
bu sene hiç kar yoktu bu bölgede. Rüzgar arttı. Yağmurluğumu giyip devam ettim.
Eğim artık zıvanadan çıkmıştı :)
Yavaş
yavaş yükselmeye başladım. Her geçen adımda hızım düşüyordu. Nefesim kesilmeye
başlamıştı. Kendimi biraz daha zorladım ama daha fazla devam edemedim.
İstasyonlar dışında ilk defa dinlenmek için durdum. Yokuşta batonlara dayanarak
soluklanmaya çalıştım. Yükseklik çarpmıştı. Bol bol su içtim. Nasıl olsa suyum
boldu. Derin derin soluklandım. Aşağılardan Fırat Kara’nın geldiğini gördüm.
Çok güçlü görünüyordu. Beni kesin geçer diye aklımdan geçirdim. Biraz kendime
gelince devam ettim. Fırat’ın baton sesi gittikçe yaklaşıyordu :) Ben ikinci defa durmak zorunda kaldım. Fırat geldi,
selamlaştık, başarılar diledim ve hiç durmadan devam etti :) Bu sefer biraz daha fazla mola verdim. Büyük bir
ihtimalle 5 saatin altına düşemeyecektim. Bu noktadan sonra zorlamanın pek bir
anlamı yoktu. Sağsalim bitirmek benim için tek hedefti artık. Yavaş yavaş
yükselmeye devam ettim.
Tahtalı Zirveye Doğru |
Tahtalı zirve bulutların
arasından harika görünüyordu. Aslında ne tarafa baksam manzara nefesimi
kesiyordu. Kendi kendime iyiki katılmışım bu yarışa dediğimi hatırlıyorum :) Bir süre sonra Hayriye
görüş alanıma girdi. Bir taraftan düdük çalıyor bir taraftan da fotoğraf
çekiyordu. Bir kaç poz verip yarışı 5:12:45 ile sonuçlandırdım.
Tahtalı Zirvede Nefesi Kesilmiş Ultracı :) |
Biraz soluklanıp su içtim. O ara
nabzımı kontrol etmek için geldiler. Herhangi bir sıkıntım problemim yoktu ama
zirve çok rüzgarlı olduğu için üşümeye başlamıştım. Hemen içeri girip kuru
kıyafetlerimi giydim. Yarışı bitiren arkadaşlarla biraz muhabbet edip
teleferikle aşağı indik ve otelimize döndük. Güzel bir yemeği hak etmiştim
artık :)
Ertesi sabah müthiş bir sağanak
vardı. Bu fırsat kaçmaz diyip kısa bir recovery koşusu yapmak için çıktım
dışarı. Sağanakta koşmak ve ardından denize girmek harikaydı. Bir kez daha
iyiki bu yarışa gelmişim dedim :)
Öğleden sonra dönüş yolculuğuna
çıktık. Uzun ve yorucu bir yolculuk sonrası İstanbula evimize döndük ve bir
koşu macerasını daha sonlandırdık.
Tahtalı her yönüyle özel bir
yarış. Özel olduğu kadar da oldukça zor bir yarış. Bu yarışa gelicek
arkadaşların bence ciddi bir arazi tecrübesine sahip olmaları gerekir. Kısa
mesafede oldukça ciddi bir yükseklik kazancı var. Ona göre hazırlanmak, idman
yapmak gerekir. Bence baton mutlaka kullanılmalı. Dolayısıyla batonla da idman
yapmak gerekir. Eğer hazırlıklı gelirseniz her anından keyif alacağınız çok
güzel organize edilmiş bir yarış bulacağınızdan emin olabilirsiniz. Tüm arkadaşlara bu yarışı deneyimlemesini
tavsiye ederim. Seneye 80K ve 5000m+ kazanımlı bir rota daha olacak. Ben koşmak
için sabırsızlanıyorum :)
Yarışın Strava Kaydı: Tahtalı Run To Sky 2016
Comments
Post a Comment